Top
+90 (212) 465 79 50
Motorlu Araç İşletenin Hukuki Sorumluluğu

Motorlu Araç İşletenin Hukuki Sorumluluğu

09 Şubat 2024

1. İşleten Kavramı

          İşleten kavramı Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Öğreti ve Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, bir motorlu aracı ya da römorku, geçici olmamak kaydıyla kendi hesabına kullanan ve bu kullanım gereği araç üzerinde fiili hakimiyete sahip olan kişi işletendir. Buna göre bir motorlu aracı sürekli olarak kendi hesabına kullanan ve araç üzerinde fiili hakimiyete sahip olan, motorlu araç işleteni olarak kabul edilmektedir. [1]

2. Sorumluluğun Niteliği

            Bir motorlu araç işletenin başka bir kimseye vermiş olduğu zarar nedeniyle sorumluluğu Karayolları Trafik Kanunu 85. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir: “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”

            Yukarıda anılan hüküm ile düzenlenen araç işletenin sorumluluğu, tehlike sorumluluğu niteliğinde olduğundan sorumluluk tehlike esasına dayanmaktadır. Dolayısıyla işletenin veya bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin kusurlu olup olmaması önem arz etmemektedir. Bu halde işleten veya teşebbüs sahibi zararın gerçekleşmemesi için gereken tüm dikkat ve özeni gösterdiğini ispatlasa dahi sorumluluktan kurtulamaz.

3. Motorlu Araç İşletenin Sorumluluktan Kurtulması

            Bununla beraber, Kanunun 86. maddesinde sayılan sorumluluktan kurtulma şartlarının tümü gerçekleştiği takdirde işletenin sorumluluktan kurtulması söz konusu olabilir. Motorlu araç işletenin veya bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulması Kanunun 86. maddesinin 1. fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir: “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.”

            Yukarıda anılan hüküm çerçevesinde işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için gereken şartlar; araçtaki bozukluğun kazanın oluşumunda etkisi olmaması ve kendisinin veya eylemlerinden sorumlu bulunduğu kişilerin kazanın gerçekleşmesinde kusuru bulunmamasıdır. Doktrinde bazı yazarlar tarafından maddede geçen kusur kavramı "trafik kurallarına uymamak" olarak açıklanmaktadır. Bununla beraber zarar görenin iddiası hangi trafik kuralı ihlaline ilişkinse, işletenin iddia konusu kurala uyduğunu ispatlaması yeterli görülmektedir. KTK m.86 f.1 uyarınca zarar görenin ağır kusuru, zararla motorlu aracın işletilmesi arasındaki uygun illiyet bağını keser. Örneğin KTK m.84 uyarınca arkadan çarpma asli kusur sayılan hallerdendir. Zarar gören kimse tarafından işletenin aracına arkadan çarpılan bir olayda, zarar görenin ağır kusurunun bulunduğundan ve zararla motorlu aracın işletilmesi arasındaki uygun illiyet bağının kesildiğinden söz edilebilir.

            Yargıtay 17. Hukuk Dairesi zarar görenin kusurlu olması nedeniyle işletenin sorumluluktan kurtulduğuna hükmeden yerel mahkeme kararına karşı yapılmış olan temyiz itirazlarını reddetmiştir:

            “Mahkemece, davada alınan bilirkişi raporunda ... sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın, davacı ...'na çarpması neticesinde meydana gelen kazada sürücü ... kazada tamamen kusursuz, davacı ...'nun ise asli kusurlu ve %100 oranında kusurlu bulunduğunu, davacı zarar görenin kusuru sebebiyle davalı ... şirketinin eyleminden sorumlu olduğu işletenin kusurunun bulunmadığı, böylelikle işletenin sorumluluktan kurtulması nedeniyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” [2]

            Doktrinde işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için kazanın gerçekleşmesinde kendisine veya eylemlerinden sorumlu bulunduğu kişilerin kusuru bulunmaması ve araçtaki bozukluğun kazanın oluşumunda etkili olmaması ön koşul olarak belirtilmektedir. Bununla beraber, zararla motorlu aracın işletilmesi arasındaki uygun illiyet bağının, mücbir sebep veya zarar görenin veya üçüncü bir kişinin ağır kusuru nedeniyle kesildiği ispatlanmalıdır. [3]

4. Tazminat ve Zamanaşımı

          İşletenin sorumluluğundaki bir araç ile trafik kazasına karışması ve bir kimseye zarar vermesi halinde, zarar gören maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunabilecektir. Söz konusu tazminat taleplerine ilişkin zamanaşımı KTK m.109’da düzenlenmiştir. Buna göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”

5. Sonuç

          Karayolları Trafik Kanunu, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarar görmesine, motorlu aracın işletilmesinin sebep olması halinde, işleten hakkında tehlike sorumluluğunu öngörmüştür. Zarar gören kimse maddi ve manevi tazminat taleplerini zararın öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde on yıllık zamanaşımı içerisinde işletene yöneltebilecektir.

         Bu tehlike sorumluluğundan işletenin kurtulabilmesi için kazanın gerçekleşmesinde kendisine veya eylemlerinden sorumlu bulunduğu kimselere yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını ve araçtaki bozukluğun kazanın oluşumunda etkili olmadığını ispatlaması gerekmektedir. Ancak bunlar sorumluluktan kurtulma için yeterli değildir. Söz konusu şartlar sağlandıktan sonra zararla motorlu aracın işletilmesi arasındaki illiyet bağının, mücbir sebep veya zarar görenin veya üçüncü bir kişinin ağır kusuru nedeniyle kesildiği ispatlanmalıdır.

 

Av. İlke SIVACI

 

 

Kaynakça

  1. KARACAN ÇETİN, Hatice, Karayolları Trafik Kanununda Hukuki Sorumluluk, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, Temmuz, 2016, Ankara, s.65-68
  2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2017/2021 K. 2019/9505 T. 16.10.2019
  3. ATEŞ, Hüseyin, Motorlu Araç İşletenin Sorumluluktan Kurtulması, TBB Dergisi, Sayı:100, s.344-362

Legal Consultancy : +90 (212) 465 79 50