Top
+90 (212) 465 79 50
Menfi Tespit Davası ve Şartları

Menfi Tespit Davası ve Şartları

08 Kasım 2022

Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir.[1] İcra ve İflas Kanunu m. 72 uyarınca borçlu/davacı icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davasını açabilir. Ancak bu dava borçlunun borcu henüz ödemeden açabileceği bir davadır. Borç ödendikten sonra menfi tespit davası değil, istirdat davası açılabilmektedir.

Menfi tespit davası; dava çeşitleri arasında tespit davası niteliğindedir, eda davası değildir. Tespit davasının HMK m.106’da genel tanımı yapılmıştır. Şöyle ki; Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.

Hukuki Yarar ve Gerekçeler

Davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olduğunu ispatlaması gerekmektedir.[2] Davacının salt dava açma hakkına sahip olması dava açabilmesi için yeterli değildir. Hukuki yarar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-h maddesi uyarınca bir dava şartıdır. 07.12.1964 gün ve 3/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere dava, mahkeme tarafından verilecek bir hükümle, bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir.[3] Borçlunun menfi tespit davası açmasında hukuki korumaya ihtiyaç duyacağı bir hakkının varlığı aranmaktadır.

Borçlu birçok sebebe dayanarak borcunun olmadığını iddia edebilir. Bu sebepler İcra ve İflas Hukukuna değil maddi hukuka ilişkindir. Örneğin borçlu; borcun ödenmiş olduğunu ileri sürebilir, borç senedinin veya sözleşmesinin yanılma, aldatma veya korkutma nedeniyle geçersiz olduğunu bildirebilir veya borçlu kendisinin de alacaklı olduğunu, bu nedenle alacağı ile borcunu takas ettiğini iddia edebilir.

Süre

Menfi tespit davasının borç ödenmeden açılması gerektiğini yukarıda belirtmiş idik. Bu sebeple dava, en geç borç ödeninceye kadar geçecek olan süre içerisinde açılabilir. İcra ve İflas Kanununda özel bir süre öngörülmemiştir. Ancak hukukta kuralların istisnası olduğu göz önüne alındığında ve hak kaybına neden olunmaması için bu istisnaların neler olduğunu bilmek elzemdir.

Menfi tespit davalarında davacının iddiaları Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku veya Kıymetli Evrak Hukuku gibi maddi hukuk alanlarına dayanır. Nitekim eğer menfi tespit davasında borçlunun ileri süreceği iddia maddi hukukta belirli bir süre ile sınırlanmışsa o süre içerisinde menfi tespit davasının açılması zorunludur. Örneğin; hata, hile veya tehdit ile borç altına girdiğini iddia eden borçlu, hatanın veya hilenin öğrenildiği, tehdidin ise ortadan kalktığı tarihten itibaren bir sene içerisinde menfi tespit davasını açmalıdır. Borçlar Kanununun 39. Maddesinde düzenlenen bu husus hak düşürücü süre olduğundan mahkeme tarafından re’sen araştırılır.

Yargılama Usulü

Menfi tespit davaları usul ve esas bakımından HMK’ da düzenlenen genel hükümlere tabidir. İcra takibinden önce açılan davalarda borçlu tarafından alacaklıya, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında ise borçlu tarafından takip alacaklısına husumet yöneltilir.

Kural olarak görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Ancak kira ilişkisinden doğan alacaklar için Sulh Hukuk Mahkemesi, ticari mahiyetteki alacaklarda ise Ticaret Mahkemeleri görevlidir. Ayrıca konusu özel mahkemenin görev alanına giren alacak konularında özel mahkemeler görevlidir.

Yetki konusunda ise; icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında HMK m.6 ve devamında düzenlenen genel yetki kuralları geçerlidir. Yani kural olarak görevli mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında ise davalı alacaklının yerleşim yeri veya icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.

Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken veya icra mahkemesine bildirmediği itiraz ve defilerini menfi tespit davasında ileri sürebilir.[7] İspat yükü kural olarak hukuki korumada menfaati bulunan davalı alacaklıya aittir.

İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davası

İcra takibinden önce menfi tespit davası açabilmesi için, borçlunun, borçlu olmadığının hemen tespitinde korunmaya değer bir hukuki yararının olması gerekir.[4] Alacaklının elinde İİK m. 68’de düzenlenen itirazın kesin kaldırılmasını sağlayacak nitelikte bir belge yoksa borçlunun borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açmasında hukuki yarar yoktur. Çünkü borçlu, alacaklının kendisine karşı yapacağı ilamsız takipte ödeme emrine itiraz ederek takibi durdurabilir.[5] Akabinde alacaklının itirazın iptali davası açması halinde borçlu, borcu olmadığına dair tüm itirazlarını dilekçeler teatisinde ve görülecek duruşmalarda öne sürebilir. Zamanaşımına uğramış senetler hakkında açılan ilamsız takipler için de durum böyledir.

Alacaklı, daha önce borçluya karşı bir alacak davası açmış ise borçlunun menfi tespit davası açmakta yine hukuki yararı yoktur. Menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan yani dava şartı yokluğundan reddi gerekir. Zira açılmış olan alacak davasında taraflar kendi iddia ve savunmalarını dile getirebileceklerdir.

Ancak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borca ve imzaya itiraz takibi doğrudan durdurmadığı için icra takibinden önce menfi tespit davasının açılmasında borçlunun hukuki yararı bulunmaktadır.[6]

Genel kural olarak şu şekilde belirtebiliriz ki: Açılmış ve görülmekte olan veya açılacak bir dava ile iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar için ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur.

Menfi tespit davaları dava türü olarak eda davası olmadığından ayrıca ve önemle belirtmek gerekir ki; icra takibinden önce açılmış olan menfi tespit davası aynı alacak için daha sonra ilamsız icra takibi yapılmasını önlemez ve daha sonra yapılacak icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Davaya bakan mahkeme, davacı borçlunun talebi ve alacak miktarının en az %15’i kadar teminat sunulması halinde açılan icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verebilir. Alacaklı ise kendisi dinlenilmeden verilen ihtiyati tedbir kararına karşı HMK m.394 hükmüne göre bir hafta içinde tedbiri veren mahkemeye itirazda bulunabilir.

İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

İİK m.72/3 uyarınca borçlu, icra takibinden sonra takip sırasında da borç ödeninceye kadar borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir. Hukuki yarar şartı aranmaktadır. Alacaklının elinde borçlunun itirazı üzerine takibi durdurabilecek cinsten bir dayanak belge var ise borçlunun menfi tespit davası açmasında hukuki yarar yoktur. Zira itiraz üzerine alacaklının itiraz iptali davası açması halinde taraflar tüm iddia ve savunmalarını mahkemede dile getirebileceklerdir.

Ödeme emrine itiraz etmeyen ve hakkındaki takip kesinleşmiş olan borçlu ise hukuki yararı bulunduğundan alacaklıya ödeme yapmadan evvel menfi tespit davası açabilir. Takip devam ederken açılan menfi tespit davasında yukarıdaki başlıkta izah edildiği üzere mahkeme, borçlunun talebi üzerine alacak miktarının %15’inden az olmamak üzere teminat sunulması ve talebin haklılığına göre takibin durması için ihtiyati tedbir kararı verebilir.

Menfi Tespit Davasının Sonuçları

a)Davanın Reddi Halinde: Dava sürecinde verilen ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden düşer, takibe kalındığı yerden devam edilir. Mahkeme, borçluyu alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağına geç kavuşmasından dolayı alacak miktarının en az %20 oranında tazminata mahkum eder. Menfi tespit davası kesinleştiğinde maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder ve borçlu ödeyeceği miktar için daha sonra istirdat davası açamaz.

b)Davanın Kabulü Halinde: Borçlunun dava konusu borcu olmadığının tespitine karar verilir. Maddi hukuk anlamında sonuç doğuran işbu karar kesinleştikten sonra alacaklı, borçlu aleyhine bir alacak davası açamaz. Daha önce ihtiyati tedbirle takibin durdurulmasına karar verilmemiş ise takip derhal durur. Mahkeme borçlunun kısmen borçlu olmadığını tespit etmiş ise icra dairesi tarafından kısmen, Mahkeme borçlunun tamamen borçlu olmadığını tespit etmiş ise icra dairesi tarafından icra tamamen eski hale iade edilir.  Mahcuzlar üzerindeki hacizler düşer. Mahkeme, iyiniyetli olmayan alacaklı aleyhine, borçlunun talebi üzerine takip konusu alacağın en az %20’si oranında tazminata hükmeder.

Menfi Tespit Davasının İstirdat Davasına Dönüşmesi:

Menfi tespit davasının icra takibinden önce sonuçlanmaması ve takibin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması halinde ve borç alacaklıya ödenmiş ise davaya artık istirdat davası olarak devam edilir.  Kendiliğinden dönüşen bu davaya mahkeme artık istirdat davası olarak devam edecektir.

 

 

Oğuzhan TAŞKIRAN

 

 

KAYNAKÇA

1-Kuru – Medeni Usül Hukuku Ders Kitabı Kasım 2015 s. 136

2-Yargıtay HGK Kararı 06.10.2004 T. 2004/472 E. 2004/481 K

3-Mahmut Coşkun – Menfi Tespit ve İstirdat Davaları Ocak 2016 s. 500

4-Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.106/2 , m.114/1-h

5-İ.İ.K m.66

6-Kuru – İcra ve İflas Ders Kitabı Şubat 2016 s. 146

7-Kuru – İcra ve İflas Ders Kitabı Şubat 2016 s. 150

 

Danışma Hattı : +90 (212) 465 79 50